27 Eylül 2011 Salı

Allahla olan sağlık dolu, al yanaklı, yüzüne kan giden, tosun gibi maşallah ilişkim



(bu yazımız, yazarın, blogunda 2 lafından birisinin Allah olduğunu fark edip, ulan benim bu allahla ne alakam var bu kadar diye düşünmeye başlayıp, vardığı yerleri sevenlerine aktarmaya karar vermesinden ötürüdür. Yazının ana fikri, allahla hiçbi alakası olmadığı, kendisini hiç tanımadığı, yapılan haberlerin tamamen yalan olduğu, sadece bi arkadaşının arkadaşı olduğu için o gün orada şeettiklerini ve bu konuda asparagas haber yapan arkadaşları çok kınadığı filan şeklindedir.)

Ağzımda bir Allah lafı… 
Töööbeler, inşallahlar, maşallahlar, Allah korusunlar, saklasınlar havalarda uçuşuyor. 
Az önce düşündüm. 
Dindar mı oldum ki ben? Haberim yok? 
Ya da nedir bu samimiyet? 

Sonra da dedim ki, 
evet belki dünya sarsılır, yer yerinden oynar ve tehdit telefonları başlar ama ben yine de yazmalıyım… Allah’la aramdaki sağlıklı ilişkiyi herkeslere anlatmalıyım. 
Çünkü mutluyuz biz. 
Kıskanmayın. 
Darısı da başınıza hatta…
:)

Kimdir kendisi benim hayatımda, ona bi kısaca bakalım şimdi beraber…

Bi kere her şeyden önce kendisi, 
benim elalemle taşak geçtiğim, beraber gül gül öldüğüm çok yakın bi arkadaşımdır. 
Biz birlikte güleriz olana bitene, çarpana, düşene... 
Olmayacak işleri ona paslarım ben. 
Er ya da geç çaresine bakılacaklar kontenjanından bir temizlik yaparız hayata dair. 
Sık sık. 
Kimselere söyleyemediğim, 
“Abi bu herif de tam bir gerizekalı ama, bunun karısı bu duruma ne diyor acaba, 
psikologa gidiyor mudur ki bu” gibi düşüncelerimi, onunla paylaşırım. 
O kimseye söylemez. 
En fazla, “senin bilmediğin bir hikayesi var bunun, durma üstünde” diyerek, 
sırtıma binen yükü hafifletir. 
Ben de böyle şeylere inanabilmek ve o yükü hafifletebilmek için 
onun gizli varlığına çarptırıp sektiririm hayata dair tuhaflıkları…

Allah,
o şakayı ben yapmasam o yapar diyeceğim kadar, espri anlayışlarımız ortak, 
böyle penguen, leman gibi bir dergide, aynı masada çalışıp, 
sabahlara kadar uykusuz kalıp, 
hayatın en acı meselelerine alışmış kudurmuştan beterdir kıvamına gelerek dayandığım, 
kahkahalarla yerlere yuvarlandığım eski toprak abimdir. 
Biz aynı tespitleri yaparız, birbirimizin ağzından lafı alırız. 
Benden çok yaşayacaksın der dururuz karşılıklı...
Beraber aynı pencereden aynı şeyi dikizleriz. 
Bazı gördüklerimiz hakkında konuşmayız. 
Karikatürünü de yapmayız. 
Allah iyiliklerini versin deriz. O verir.

Benim aklım ermez ama onun mutlaka eriyordur, 
hikmetinden sual olunmaz büyüğümdür kendisi. 
Karma adı altında da yorumlanabilecek, karpuz at/tut ekibimdir. 
Ben hayatımdaki bütün karpuzları ona atarım. 
O bazılarını kamyonuma atar, bazılarını da öbür taraftan bana doğru atanın küt kafaya… 
Kendisine bu konudaki güvenim sonsuzdur. 
Hangi golleri yemem, hangi topları kurtarmam, 
hangilerini son saniyede savuşturup 
ve hatta topu kapıp karşı kaleye doğru herkese çalım goool şeklinde kullanmam gerektiğini bana fısıldar. Teknik direktörümdür o benim. İngilizcesi de çok iyidir.

Çoktan buralardan gitmiş olan rol modelimdir. 
Buralar daha dutlukken gelmiş bakmış, 
buraların dutluk bile olamayacağı günleri öngörmüş, 
hadi bana eyvallah demiş çok önce çekip gitmiştir. 
Bana da not bırakmıştır. “Oyalanma” diye…

“Burayı çok yanlış düşündük oğlum, kusura bakma” der bazen bana o… 
“Ayarlayamadık…” 
İyi niyetinden emin olduğum, 
bazen beni unutmasında hiiiiiçbir sakınca olmayan, 
nasıl olsa her istediğimde çat kapı odasından içeri girebildiğim, 
zart diye arayıp “nerdesin lan hayırsız” diye hesap sorabileceğim, 
2-3 dk içinde yine kaldığımız yerden taşağımıza devam edeceğimiz, 
birbirine kırılacak çok sebebi olsa da asla kırılmayan çok iyi dostlarız biz… 
O bok gibi bi dünya yaratmış, bana kısacık bir ömür vermiş 
içine o bok dünyayı sığdırmamı bekliyor, 
ben de beceremiyorum, elime yüzüme bulaştırıyorum, 
yapma dediği şeyleri yapıyorum – bencillik, hırs gibi; 
yapayım diye yarattığı şeyleri de yeterince yapamıyorum galiba – alkol, seks gibi… 
Yani zaten genel olarak kavgalı olmak için çok sebebimiz var da, 
kavga etmemeyi seçiyoruz biz. 
Birbirimizi anlayışla karşılamaya karar vermişiz en başından. 
Seviyoruz çünkü. Sevmişiz bi kere… 
Hayattaki en yakın arkadaşımın benim hakkımda söylediği gibi 
“Artık atsan atılmaaaaz, satsan satılmazsın…” J 
Yakın arkadaşız biz, en "geçmiş olsun, ohoooooo" olanından...

Dua ile haberleşmeyiz. 
Açık konuşuruz. 
Kapalı kapılar ardında değil, herkesin gözü önünde kesişiriz. 
Utanmayız birbirimizden ama çok da övünmeyiz. 
Maalesefli bir boyutu vardır ilişkimizin 
– bula bula bunu buldum noktasında dururuz, tevazu sahipleriyiz.

Asgari müşterek üzerinden bir anlaşmamız var. Mutluluk ve sağlık… 
Geri kalan her şey neşe kaynağımız. 
En önemli ortak özelliğimiz, ikimiz de politik gündemi takip etmeyi sevmeyiz, 
milletin aşk hayatını daha fazla önemseriz. 
Paramızın hesabı yoktur, hesap etmekten nefret ederiz. 
İkimiz de fransızız bu konuda. 
Sayamayacağım kadar çoksa, sayma “çok” de geç, 
“çok” deyip geç ki sayamayacağın kadar çok olsun – les argent! Elimizin kiri. 
O zaten insan eliyle yaratılan şeylerden hazzetmez… Hahaaa ben de. J  
Orada buluşur, orada ayrılırız en temizinden.

Ben sevdiklerimi zamanı gelince ona yollarım, o bana yenilerini yollar.

Kendisinden memnunum genel olarak. İyi çocuktur. Muhabbeti de çok iyidir.

Demlenirken bilirim ki o da bir yerlerde demleniyor filan...

Böyle böyle 30 senedir, yakından tanıdık birbirimizi. 
Alıştık yokken var olmalarımıza, mış gibi yapmalarımıza… 
Şeker Portakalı’nın yetişkinler için olanıyız. 
Ya da Alice Harikalar Diyarında’nın çocuklar için olanı… 
Beni kontrpiyede bırakmaz asla. En çok bu yanını severim bak…  
Çünkü ben onun attığı her topa girmem.... 
Çünkü o, onu dinlemediğim için bana hiç bozulmaz…

Kalbimin sesine hoparlör taktırdım çünkü, bilir. 
“İyi fikir” der olur da sorarsan… 

Onu abartanlar, bi bok sananlar, 
yerlere göklere sığdıramayanlarla ilgili dedikodu yaparız ara sıra, 
“Baba, yalakalarla işim olmaz” der geçer. En çok da buna güleriz.

Çok kitap okuruz biz, tek kitap değil.

Biraz da ondan bu kadar benzeriz.


kendisine ps: abi yine konu döndü dolaştı sana geldi biliyorum kıl oluyosun, bu sefer bi de üzerinden biraz prim yapmış gibi de oldum, valla kusura bakma artık, sen de suratımda 4 tane sivilce çıkardın bu hafta ben de ona bişii demiyorum bak, hadi öperim, akşam konuşuruz yatmadan... dünkü olay için de teşekkür ederim bu arada, çok sağol! ;) - aramızda :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder