(bu yazımız, yazarın, blogunda 2 lafından birisinin Allah olduğunu
fark edip, ulan benim bu allahla ne alakam var bu kadar diye düşünmeye
başlayıp, vardığı yerleri sevenlerine aktarmaya karar vermesinden ötürüdür. Yazının
ana fikri, allahla hiçbi alakası olmadığı, kendisini hiç tanımadığı, yapılan
haberlerin tamamen yalan olduğu, sadece bi arkadaşının arkadaşı olduğu için o
gün orada şeettiklerini ve bu konuda asparagas haber yapan arkadaşları çok
kınadığı filan şeklindedir.)
Ağzımda bir Allah lafı…
Töööbeler, inşallahlar, maşallahlar,
Allah korusunlar, saklasınlar havalarda uçuşuyor.
Az önce düşündüm.
Dindar mı
oldum ki ben? Haberim yok?
Ya da nedir bu samimiyet?
Sonra da dedim ki,
evet
belki dünya sarsılır, yer yerinden oynar ve tehdit telefonları başlar ama ben
yine de yazmalıyım… Allah’la aramdaki sağlıklı ilişkiyi herkeslere
anlatmalıyım.
Çünkü mutluyuz biz.
Kıskanmayın.
Darısı da başınıza hatta…
:)
:)
Kimdir kendisi benim hayatımda, ona bi kısaca bakalım şimdi
beraber…
Bi kere her şeyden önce kendisi,
benim elalemle taşak
geçtiğim, beraber gül gül öldüğüm çok yakın bi arkadaşımdır.
Biz birlikte güleriz olana
bitene, çarpana, düşene...
Olmayacak işleri ona paslarım ben.
Er ya da geç çaresine bakılacaklar
kontenjanından bir temizlik yaparız hayata dair.
Sık sık.
Kimselere
söyleyemediğim,
“Abi bu herif de tam bir gerizekalı ama, bunun karısı bu duruma
ne diyor acaba,
psikologa gidiyor mudur ki bu” gibi düşüncelerimi, onunla
paylaşırım.
O kimseye söylemez.
En fazla, “senin bilmediğin bir hikayesi
var bunun, durma üstünde” diyerek,
sırtıma binen yükü hafifletir.
Ben de böyle
şeylere inanabilmek ve o yükü hafifletebilmek için
onun gizli varlığına
çarptırıp sektiririm hayata dair tuhaflıkları…
Allah,
o şakayı ben yapmasam o yapar diyeceğim kadar, espri anlayışlarımız ortak,
o şakayı ben yapmasam o yapar diyeceğim kadar, espri anlayışlarımız ortak,
böyle penguen, leman gibi bir dergide, aynı masada
çalışıp,
sabahlara kadar uykusuz kalıp,
hayatın en acı meselelerine alışmış
kudurmuştan beterdir kıvamına gelerek dayandığım,
kahkahalarla yerlere
yuvarlandığım eski toprak abimdir.
Biz aynı tespitleri yaparız, birbirimizin
ağzından lafı alırız.
Benden çok yaşayacaksın der dururuz karşılıklı...
Beraber
aynı pencereden aynı şeyi dikizleriz.
Bazı gördüklerimiz hakkında konuşmayız.
Karikatürünü de yapmayız.
Allah iyiliklerini versin deriz. O verir.
Benim aklım ermez ama onun mutlaka eriyordur,
hikmetinden
sual olunmaz büyüğümdür kendisi.
Karma adı altında da yorumlanabilecek, karpuz
at/tut ekibimdir.
Ben hayatımdaki bütün karpuzları ona atarım.
O bazılarını
kamyonuma atar, bazılarını da öbür taraftan bana doğru atanın küt kafaya…
Kendisine bu konudaki güvenim sonsuzdur.
Hangi golleri yemem, hangi topları kurtarmam,
hangilerini son saniyede savuşturup
ve hatta topu kapıp karşı kaleye
doğru herkese çalım goool şeklinde kullanmam gerektiğini bana fısıldar. Teknik
direktörümdür o benim. İngilizcesi de çok iyidir.
Çoktan buralardan gitmiş olan rol modelimdir.
Buralar daha
dutlukken gelmiş bakmış,
buraların dutluk bile olamayacağı günleri öngörmüş,
hadi bana eyvallah demiş çok önce çekip gitmiştir.
Bana da not bırakmıştır. “Oyalanma”
diye…
“Burayı çok yanlış düşündük oğlum, kusura bakma” der bazen
bana o…
“Ayarlayamadık…”
İyi niyetinden emin olduğum,
bazen beni unutmasında hiiiiiçbir
sakınca olmayan,
nasıl olsa her istediğimde çat kapı odasından içeri
girebildiğim,
zart diye arayıp “nerdesin lan hayırsız” diye hesap
sorabileceğim,
2-3 dk içinde yine kaldığımız yerden taşağımıza devam
edeceğimiz,
birbirine kırılacak çok sebebi olsa da asla kırılmayan çok iyi
dostlarız biz…
O bok gibi bi dünya yaratmış, bana kısacık bir ömür vermiş
içine
o bok dünyayı sığdırmamı bekliyor,
ben de beceremiyorum, elime yüzüme
bulaştırıyorum,
yapma dediği şeyleri yapıyorum – bencillik, hırs gibi;
yapayım
diye yarattığı şeyleri de yeterince yapamıyorum galiba – alkol, seks gibi…
Yani
zaten genel olarak kavgalı olmak için çok sebebimiz var da,
kavga etmemeyi
seçiyoruz biz.
Birbirimizi anlayışla karşılamaya karar vermişiz en başından.
Seviyoruz çünkü. Sevmişiz bi kere…
Hayattaki en yakın arkadaşımın benim
hakkımda söylediği gibi
“Artık atsan atılmaaaaz, satsan satılmazsın…” J
Yakın arkadaşız biz, en "geçmiş olsun, ohoooooo" olanından...
Dua ile haberleşmeyiz.
Açık konuşuruz.
Kapalı kapılar
ardında değil, herkesin gözü önünde kesişiriz.
Utanmayız birbirimizden ama çok
da övünmeyiz.
Maalesefli bir boyutu vardır ilişkimizin
– bula bula bunu buldum
noktasında dururuz, tevazu sahipleriyiz.
Asgari müşterek üzerinden bir anlaşmamız var. Mutluluk ve
sağlık…
Geri kalan her şey neşe kaynağımız.
En önemli ortak özelliğimiz, ikimiz
de politik gündemi takip etmeyi sevmeyiz,
milletin aşk hayatını daha fazla
önemseriz.
Paramızın hesabı yoktur, hesap etmekten nefret ederiz.
İkimiz de
fransızız bu konuda.
Sayamayacağım kadar çoksa, sayma “çok” de geç,
“çok” deyip
geç ki sayamayacağın kadar çok olsun – les argent! Elimizin kiri.
O zaten insan
eliyle yaratılan şeylerden hazzetmez… Hahaaa ben de. J
Orada buluşur, orada ayrılırız en temizinden.
Ben sevdiklerimi zamanı gelince ona yollarım, o bana
yenilerini yollar.
Kendisinden memnunum genel olarak. İyi çocuktur. Muhabbeti de
çok iyidir.
Demlenirken bilirim ki o da bir yerlerde demleniyor filan...
Böyle
böyle 30 senedir, yakından tanıdık birbirimizi.
Alıştık yokken var olmalarımıza,
mış gibi yapmalarımıza…
Şeker Portakalı’nın yetişkinler için olanıyız.
Ya da
Alice Harikalar Diyarında’nın çocuklar için olanı…
Beni kontrpiyede bırakmaz
asla. En çok bu yanını severim bak…
Çünkü ben onun attığı her topa girmem....
Çünkü o, onu dinlemediğim için bana hiç bozulmaz…
Kalbimin sesine hoparlör taktırdım çünkü, bilir.
“İyi fikir”
der olur da sorarsan…
Onu abartanlar, bi bok sananlar,
yerlere göklere
sığdıramayanlarla ilgili dedikodu yaparız ara sıra,
“Baba, yalakalarla işim
olmaz” der geçer. En çok da buna güleriz.
Çok kitap okuruz biz, tek kitap değil.
Biraz da ondan bu kadar benzeriz.
kendisine ps: abi yine konu döndü dolaştı sana geldi biliyorum kıl oluyosun, bu sefer bi de üzerinden biraz prim yapmış gibi de oldum, valla kusura bakma artık, sen de suratımda 4 tane sivilce çıkardın bu hafta ben de ona bişii demiyorum bak, hadi öperim, akşam konuşuruz yatmadan... dünkü olay için de teşekkür ederim bu arada, çok sağol! ;) - aramızda :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder