5 Eylül 2011 Pazartesi

tatil aydınlanması: sinir bende zeka yapıyor.

evet tatilden döndüm ve tabii ki yine çok sinirliyim.
düşün düşün boktur işin kontenjanından
akdenizin serin ve derin sularında yüzerken, balıklarla kol kola, masmavi, laplaci... ben dinlenemiyorum arkadaş. beynimin içindeki o ses susmuyor. "ben niye buralarda yaşamıyorum, ben niye eşek gibi çalışıyorum, ben kimin için çalışıyorum, niye bu insanları manyakları çekiyorum, bugüne kadar neden çektim ettim" derken, yorgun düştüm. nefeslerim daraldı, o sularda az kaldı boğuluyodum.

nitekim bi takım kararlar aldım.
sigarayı bıraktım önce. bu nefes daralması biraz da ondan...
neyse.

asıl önemli kararlara gelelim.
yeni web düzeni bunu gerektirdiğinden de 1'den başlayarak listeleyelim:

1. manyaklarla uğraşameyceeem
zaten uğraşamıyorum da karar verdim bugüne kadar plansız ve dağınık şekilde sürdürdüğüm mücadelemi daha planlı ve kararlı bir seviyeye taşıyacağım. Ayrıca tek bir stratejiyle ilerleyeceğim, manyaklar karşısında sofistike ve komplike olmanın bir manası yok, net olacaksın. Netim ben de. Stratejimizin adı ATIŞ. KIÇINA TEKME. İnsan olmayı mı beceremiyor, hayatından at gitsin. Masada oturmayı mı bilmiyor, kaldır masandan gitsin başka yerde yesin. Ben ben diye yırtınmaktan boğazı mı tahriş oluyor, duyma menzilinden çıkar gitsin. O çıkmıyor mu, sen dön arkanı uzaklaş. Oh yaa.. Kavga yok, sinir yapıp içine atmalar yok. Acaba ben mi bi yerde hata yapıyorum diye salaklaşmalara son. Biraz sabrediyim ben geçer demelerle nereye kadar? Manyaklarla uğraşmeyceeem. Sistematik olarak hayatımdan, ortamımdan atıyorum bundan sonra. (Atılırsanız, bilin ki manyakmışınız. yapcak bişey yok, ben manyaktan anlarım.)

2. zevk verenle zevk vermeyeni ayır!
yeni bir din yaratıyomuşum da bu da ilk emirmiş gibi oldu ama bak arkadaş çok mühim. sularda balıklarla yüzerken fark ettim önemini. mesela, sigara. ben zevk almıyorum bu meretten. ama içiyorum. salak mıyım ben? şort. sevmiyorum ben şort. ama giyiyorum, aldım bi tane. neden? bu sene moda.. yazık o paralara. klima. sevmiyorum. taktırmayacam. o serinlik bana zevk vermiyor arkadaş. spor. seviyorum. bayılıyorum. ama yapmıyorum. neden? reklam.. nefret ediyodum bak bıraktım. haberlerden, gündemden, politikadan iğreniyorum. takip etmeyecem. etmiyorum zaten. buna üzülemeyecem. makyaj.. tiskiniyorum. o kadar çok var ki. bak bi büyüğüm zamanında demişti ki, zevk sahibi insan medeni insandır. zevk sahibi insan, ne istemediğini iyi bilen insandır. insanlık için bu küçük ama benim için büyük olan bu adımı da ancak 30 yaşında attım ya... iyi gene.

3. hacı, bu işin içinden nasıl çıkacağımıza bakalım...
çalış çalış nereye kadar. uslu çocuk olup kendimi yıllardır, kariyer, işinde yükselme, şirketinde sevilip, daha çok para kazanma, daha çok işe yarama gibi masallarla kandırdım. ama bunlar hep haticesel konular. neticesel değil. şopenhavır'ın da dediği gibi, insan arzularının esiri, doymayan, zavallı, doymadığı için acı çekmeye mahkum, bir an önce intihar etmesi gereken bir yazık mahluk. arzuların doğru plasmanı belki bi yere vardırır bizi diyorum. yeni arzum şudur bu durumda: allahım para için çalışmadığım günler göster bana! işin içinden çıkış böyle mümkün hacı. patates yetiştirme, beraber topraktan cevize girme, allahın unuttuğu bi yerde kitap okuyarak yaşama tekliflerine bu minvalde açığım. daha önce de duyurduğum gibi, bu şekilde bir hayatın toplumu da ileriye götüreceğine inanıyorum. bu bakımdan rahatlıkla bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi adayıyım. parayı napacağını bilemeyen toplum severlere selam ederim.

4. değişim için efora varım, yoksa kanepedeyim ben annem, kaldırmayın.
yine serin ve derin sularda, karagöz, kefal ve orfozlar arasında yüzerken düşündüm bunu... tembellik hakkı yanlış anlaşılıyor bak. o iş öyle yan gel yatıştan ibaret değil aslında. bir sürü çark var bu a.q. hayatta ve bi sürüsü de safraya dönüyor. işte ben onlara yokum arkadaş. boşa dönen çarklara iş olsun diye omuz vermeler yok. google gibiyiz bundan sonra. ne faydası var arkadaş insanlığa, dolaylı ya da dolaysız, bana ne faydası var. varsa varım. yoksa yoğğğum. kanepedeyim ben. manasız raporlar hazırlayacağıma, bi tanesi o işi o dilde anlıyor diye onu ona çevirmekle uğraşacağıma ahir ömrümde 47. kez sweet november seyreder ağlarım daha iyi. ha, dünyayı değiştiriyoruz deyin, malı mülkü satar gelirim.

5. mutlu eş, mutlu iş, mutlu arkadaş
hayattaki bütün parametreleri buna indirgedim. mutluluk. kendinden mutlu olmayan ne ortamdan, ne insandan, ne kediden, ne köpekten hayır gelmez arkadaş. mutlu hayat için kendinden mutlu olanlarla takılmaca. mutlu, neşeli bi herif buldun mu bırakmayacaksın - bkz ben, onca erkek arkadaş tanıdım, nihayet kendinden mutlusunu buldum çok şükür, neşeli iş yeri ve iş arkadaşları çok önemli, milletin kahrını çekmeye gelmedik di mi bu hayata? ben gelmedim, seni bilemem. mutlu arkadaş keza çok kritik. kaprisi yoktur, aradın, aramadın, çağırmadın diye hesap tutmaz. eğlenmeye bakar seninle, mutlu olmaya bakar. kötü günlerimizde bunlar yanımızda olur mu dersin dediğini duydum. olur merak etme. mutluluktan olagelen dostluk, aşk tadından yenmez, sen dinle beni.

5 yeter bence. bi tatil için alınan kararlar silsilesi olarak.
demek ki neymiş.
manyaklar dışarı. sigara dışarı. zevk vermeyen şeylere aldanmacalara son.
para için çalışmadığımız günlere doğru, sadece bi şeyleri değiştireceksek görüşelim.
bi de mutsuz adam, mutsuz kadın, mutsuz ortam istemezüük.

çok net oldu hayatım şu an.
çok yönetilebilir oldu.
komutları aldım, feedback için ararım, öptüm baaay.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder