27 Eylül 2011 Salı

ortada hiçbişiii yokken sunum yazma sanatı



(bu yazımız istek üzerine kaleme alınmıştır. henüz sırrına erilememiş bir konu olup, bir takım yaklaşım yöntem ve metotları elbette geliştirilmiştir, bize onlardan bahsetmek düşer. ama hepsinin dönüp dolaşıp varacağı yer, havale edileceği mercii, allahın onları bildiği gibi yaptığı o yüce kattır… bu yazıda aradığınızı bulamazsanız, oraya başvurmanızı öneririm.)

Diyorlar ki…
Ortada problem yok – belki var da biz bilmiyoruz. 
Müşteri, “Beklentiniz nedir? Amacınız nedir? İş hedefiniz nedir?" 
"Ee o zaman bugün buraya neden geldiniz?” gibi soruları cevapsız bırakıyor. 
Ya da daha kötüsü, kendince çok güzel cevaplar verdiğini düşünüyor: 
“Çok iyi bir iletişim stratejisi bekliyoruz.” 
“Amacımız 2012 pazarlama planımızı oluşturmak…” (efenim?!?) 
“İş hedefimiz büyük!” 
“Bugün buraya ajansımıza 2012’de hangi ürün ve hizmetlere ağırlık verelim, 
gerçi hangi ürün ve hizmetleri çıkaracağımız belli değil ancak 
yine de hangilerinin reklamlarını yapalım diye sormaya geldik, cevaplarımızı alıp hemen gidicez…” 
– töbeeeee!

Önce bir sakin oluyoruz. 
Önce Allah’a bize bu kadar beleş bir para kazanma kaynağı gönderdiği için çok teşekkür ediyor 
ve bu müşteriyi hemen stratejik danışmanlık kontenjanından aylık fee sözleşmesiyle bağlıyoruz. 
“Biz size hepsini teker teker anlatacağız, hiç merak etmeyin, şuraya bir imza yalnız…” diyerek, 
bi şansımızı deniyoruz.

Ha...
Anadolu’nun bağrından kopup gelen, uyanık tüccar, 
“Ben önce filmimi göriiim” diyorsa, anlaşma fikrimizi boş veriyoruz, 
ve hatta genel olarak boş veriyoruz veeeee 

ver elini yüce batı medeniyeti ve reklamın doğduğu topraklar diyerek, 
bu kategorideki iyi işleri, başarılı şirketleri, tutmuş stratejileri, warc olsun, o olsun bu olsun toparlıyoruz. Memleketimin insanının yaşadığı topraklara en uygun gibi görünenini “ajans önerimiz” olarak paketleyerek, sunumun sonlarına saklıyoruz. – sunum nasıl yazılıyor genel olarak konuşmuştuk, buradaki sunumun hidden agenda’sı, adamı bir şey ister hale getirmektir - anything ama, yeter ki istesin... tatlı tatlı “evet yaa, tam benim istediğim bu işte!” kıvamına getirip, bizim istediğimizi giyinip gitmesini sağlamaktır. – kral çıplak’a benzetirsem çok ayıp olacak, benzetmiyim di mi? Hadi benzetmiyorum.

Ya da… 
Diyelim karşımızdaki, kendinden hiç beklenmeyen bir ekip özünde… 
Kafalar çalışıyor, niyetler iyi ama bu sefer böyle denk gelmiş. 
Kalplerini kırmıyoruz, siz ne biçim pazarlamacısınız, 
size maaşları kim ödüyor bana onun telefonunu verin filan demiyoruz, 
marketing 101’dan konuya giriyoruz. 
Hemen bir araştırma satıyoruz. 
Bizden istemeyi 2-3 kelimeyle de olsa kendilerince başardıkları konuyu yeniden paketleyerek, 
elle tutulur bir amaç edinme çabasına giriyoruz. Misal:

1.  “İletişim stratejinizi planlayabilmek için önce markanızın zaaflarını anlamak için bir araştırma yapalım.” 
/ buradan bilinmezlik, sevilmezlik, ne işe yaradığını anlamamazlık gibi bariyerler bulup (inşallaaaaah!), 
onlara saldıran bir stratejiyi, öğlen tatilinden az önce yazıp ellerine veriyoruz.

2. “İletişim stratejimizi planlayabilmek için önce müşterilerimizin ihtiyaçlarını, sıkıntılarını dinleyelim” 
/ hooop bir araştırma daha…

3. “İletişim stratejimizi planlayabilmek için, CEO’nuzdan bir randevu talep ediyoruz, 
şirketin misyon / vizyon ve vs’lerine göre bir plan yapabilmek için” 
/ bu durum malum… 
bu ekiplerden cacık olmaz patron ne diyo acaba, haberi var mı, kontenjanından izlenen bir stratejidir. 
Çoğu zaman “Ne alakası var?! Nerden çıktı” diyen patronlarla 
ya da bizim patronların “Bence hiç ihtiyacınız yok, şu size yeter” diyerek, 
tepeden sattığı stratejilerle orada o saniye çözülerek hayatımızdan çıkarlar. 
(ve bu yöntem önerilir. 
Kendi patronunuza gidip 
“Kaç gün uğraşıp sunum hazırlayacağım, hiç de bir para kazanmayacağız, 
siz bir gidip konuşsanız, hayır niyetleri yoksa gerek yok 
ama satılable bir an yakalarsanız, XXX strateji onlara yeter, isterseniz kısaca anlatın.” demeniz yeterlidir.)

Şimdi bence epey bir yol aldık. 
Savuşturma stratejilerinden en az biri şu ana kadar işe yaramıştır diye düşünüyorum? 
Ha tabii… 
Bir de şöyle durumlar var. 
En zoru... 

Şirket kocaman. 
Şirketin patronu Allah katında… 
Gazeteler bile hakkında haber yapamıyor.
Hasbelkader bugüne kadar artık tekellikten mi, başka bir sebepten mi 1 koyup 3 almışlar. 
İşler tıkırında yani aslında… 
Sana ihtiyaçları hiç yok.
Ama nedense bir "reklamları gelmiş", senin kapını çalmışlar.
Sen onun için adeta bir hobisin...
Çok methini duyduğu bir restaurant'da yenecek, oraya has bir çorba gibisin...
Çorba 2 lira ama beğenirse sana atacağı para 200.
Hal böyle olunca da...
Senin patronun gözlerinde dolar işaretleri yanıp sönüyor, 
bu yüzden de senin işaret ettiğin “ama olmaz böyle” yangınlarını göremiyor. 
O, şirketi ve ekibi haklı görüyor. 
Bizden yardım isteyen kedi yavruları gibi şefkat duyuyor onlara… 
Onları ancak bizim kurtarabileceğimize inanıyor. 
Yani senin J 
İşte burada savuşturma stratejisi diye bir şey yok. 
Burada 4S kuralı var bebeiim. O sunum yazılacak.... 
(SKE SKE ya da SVE SVE, sen bilirsin, duygusunu sen seç. J)

Peki bu durumda ne yapıcaz? 
Bu durumda, FBI gibi, CIA gibi, MIT gibi, MOSSAD gibi çalışacağız. 
Bu şirketin daha önce temas ettiği ajanslarla, 
o ajanslarda temas ettikleri insanlarla hoş beş ederek, 
tanıdığımızın, tanıdığının, tanıdığı üzerinden patronu olan X Amca’nın hobilerini, 
en sevdiği kitaplar ve müzikleri öğrenerek, 
geçmişte basına ya da yakın çevresine verdiği tüm demeçleri, 
internetin ve kişisel sosyal dairelerimizin (social circles) suyunu çıkarmak suretiyle toparlayarak, 
sattıkları ürünleri ve rakiplerini ajansın raflarına doldurup (aa tanıdık geldi J), küçük parçalarına ayırarak, 
en beğendiği reklam kampanyalarını ve markaları ve hatta burcunu 
ve dahi vergi borcunu öğrenerek…

Ve sonra onlara, müthiş bir keşif yapmışlar gibi bir hisse kapılacakları bir sunum tasarlayarak…

İstiridyenin içindeki inciye doğru nefeslerin tutulduğu 
ve istiridye açıldığında, 
“35 yıldır X için buradayız” sloganının çıktığı 
bir “build-up” yaparak…

İşe yaramazsa beni ara. Dişimi kıracağım J
 - yıl sonu bonusunla bana dondurma ısmarlarsın ya da!

Saygılar!
eskiboşişlertanrısı

2 yorum:

  1. Hain kadın, ekmeyimle oynama! İnsanlar beni işimi ve titrimi matah bir şey sanıyor.

    YanıtlaSil
  2. heheheheee sonra o ekmekleri beraber yiycez sen dur onun yolları bunlar :D

    YanıtlaSil