23 Eylül 2011 Cuma

losing my religion: powerpointing


(bu yazı yeni işimle beraber gittikçe köreldiğine inandığım büyük yeteneğim ve bu büyük yeteneğimin varoluş sebebi büyük buluş powerpoint'in ruhuna el fatiha için yazılmıştır.)

bir din kaybediyorum.
6 sene, emek emek, ince ince işlediğim, bir sürü hata yapıp, o hatalardan öğrenip, ustalaştığım, kendi standartlarımda allah katına erdiğim bir yeteneğimi, neredeyse başka şekilde iletişim kuramaz, derdimi anlatamaz hale geldiğim - aslında bu konuyu da bir sunumla anlatmayı düşündüm, düşünmedim değil, ama yapamadım, çünkü işte o yeteneğimi kaybediyorum. Napcaz?!?!

Powerpoint tanrılarına sesleniyorum...
Beni affedin.
Yeni işimde, 152 slide'lık sunumlar hazırlamak gerekmiyor.
One-pager diye bir şey girdi hayatıma.
1 sayfada anlat bebeğim diyorlar - özet geç piç'in kurumsal dünyasındayım.
Her slide'ın üzerinde aynı lacivert çizik olmalı.
İnsanların dikkatlerinin dağılmasına ayrılacak vakit yok.
When it's all about proving the business case, they are the biggest bullshit detector.
Sen onu anladın :)
Bak ben de şunu anladım...
Ajanstayken, o çok dinlermiş gibi yapan o adamlar var ya, aslında kibarlarmış çok.
Welcome to nobody cares'mış burası.
Powerpoint, dünyanın en sıradan gereciymiş ve numara yapmaya gerek yokmuş.

Ben de o halde dedim kendi kendime...
Bu gittikçe ölen sanatımı, yeni nesillere aktarmayı kendime bir görev bilmeliyim.
Powerpoint'ler cehenneminde yanmadan önce,
bu günahımı, havarilere devrederek bir miktar olsun sildirmeliyim.

Bu yüzden tüm çekirgeler için yazıyorum.
Ajanstaysanız ve planlamacıysanız, ya da boş laftan çok para kazanan herhangi bir işteyseniz...
This is what you are looking for:
How to powerpoint 101

1. Neyin peşindesin?!
Bu dünya üzerindeki en önemli soru bence...
Herkes kendine bir kere sormalı, hatta her gün, her iş üzerinde...
Her saçma espriyi yapmadan, her manasız efora girmeden önce...
Zaten şunu mümkünse bir çerçeveye koyup, yatak odası duvarlarına asalım, astıralım, her sabah bunu görerek uyanalım, her gece bunu görerek uyuyalım, ya da neyse bir sonraki aksiyon... (:))
"Why & what comes before how!" (O diğer aksiyon için de çok kritik bu bak, dikkat et!)

Powerpoint'de beyaz temiz sayfanı açtın.
Da...
Niye açtın bebeğim.
Amacın ne?
Neyin peşindesin?
:İş olsun diye mi?
Sana yazdığın powerpoint sayısından ya da slide başına para mı veriyorlar?
(veriyorlar mı? bana telefonlarını mesaj atar mısın? çok sağol :))
Dünya üzerinde günde kaç tane powerpoint üretildiğini biliyor musun?
Dünyanın en büyük çöpüne bir tane de sen çöp kattığının farkında mısın????
(KB, MB hesabından en çok yeri bunlar kaplıyor biliyosun!)

Aman yanlız şurada yanılmayalım...
Dersin konusunu sormuyorum ben burada sana...
"Bebek mamalarının Türkiye pazarındaki gelişimi ve fırsatları üzerine..." diye cevap verme bana...
Bana, 2 saat kalkıp nefes tüketeceksin ya, onun sebebini anlat.
Sonunda sana ne olursa aferin ya da aferin iyi bok yedin diyecekler.

Seçeneklerin şunlar olabilir:
- Acayip AKILLI görünmenin peşindeyim - çünkü bunlara akıl lazım, bunlarda yok.
- İnanılmaz BİLGİLİ görünmenin peşindeyim. - çünkü bunlara bilgi lazım, bunlarda yok.
- Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmenin peşindeyim, ŞÜPHE yaratmak için geldim.
- GAZ vermek için buradayım.
- Ortada bir bok yok, BİR BOK VARMIŞ gibi göstermek görevim.
- Birinin ya da bir konunun KUYUSUNU KAZIYORUM.
- GÖZYAŞLARI istiyorum.
- KALP KRİZİ geçirteceğim, kaçırılan fırsatın büyüklüğünü gören bayılacak.
- Uyuyan devi uyandıracağım.
Daha sayıyım mı?
Hiçbiriyle kendini ya da dinleyici kitleni özdeşleştiremedin mi?
Gazete promosyon account'una stajer müşteri temsilcisi arıyorlarmış...
Düşünür müsün? Bence bir düşün...

Next....

2) Kıssadan hissesi aynen bu olan bir MASAL biliyor musun?
Şimdi burada da bir hatırlatma yapalım...
1 - Birinci slide, 2 - İkinci slide değil çekirge.
Aynen yazma. Allah beyin vermiş biliyosun hepimize, bir sebebi var.

Neyse.
Bu şu demek...
Böyle bir masal bilirsen, you have an OUTLINE demektir.
Masal olmaz, hikaye olur, fıkra olur, film olur, şiir olur, birinin başına gelen bir şey olur.
Kıssadan hissesi buysa, izlenen yolun bir kopyası onun içinde vardır.
Stratejisi bellidir.
(Marka, ürün stratejisi demiyorum, laf anlatma, peşine düştüğü şeyi nasıl yakaladığının stratejisi...)

Hemen bir örnekle açıklayalım.
Inception filmini izledin mi?
O film, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme filmidir.
Bunun planını yapar.
Adama bir düşünceyi, kendi düşüncesiymiş gibi düşündürtecek diye dünyayı birbirine katar.
İyi film, kötü film tartışmıyorum.

Eğer powerpoint tanrıları senden izleyicinin aklına karpuz kabuğu düşürmek için bu işe kalkışman gerektiğini söyledilerse, o zaman sunumu yazma stratejin, fikirleri tatlı tatlı heriflerin aklına ekmektir. Bu da, konuya, daha ilk slide'dan "Ben, bok gibi bir ajansla çalıştığınızı düşünüyorum şahsen valla, beni seç beni seç beni seç!!" diye girme çocuuuum demektir. Yapılmış olandan daha iyisini yapanların işini, doğrudan bağlamadan göster. Odadakiler kendileri bağlarla onu, sen zahmet etme. Odada oturan CEO'nun daha önce dediği bir lafa refer et, sonra bunun karşılığı olan - güya, işi hatırlat, "siz aslında bunu yaptınız" de gerekirse, takdir et, "ulan ne yapması, yapamamışız işte, nerde benim laf nerede bu iş hakkaten yaa" diye gizli bir aydınlanma yaşasın abi... Kimseye bok atma, kendini gereksiz yüceltme, tuzaklarını kur. Boku da o atar, yüceltmeyi de o yapar, sen rahat ol.

3) Bişeyi bişeye benzetme sanatı
Şimdi bu da, sunumun selameti ve "ee sonra, outline var, yola çıkış, savaşa gidiş sebebi var... sonra?!?" sorusu soran sabırsız, onu da benden bekleyen çekirge için gereklidir. Çekirgeciiiim... - şaka takılıyorum ha :)

Elindeki şeyi, yanı sunumun konusunu, dersin konusunu yani, bir şeye benzetebilirsen, ama çok ters köşe bir şeye, google'da ne search edeceğini de bilirsin, araştırma yapacaksan, sorularını nasıl soracağını da... Bir nevi harita...

Benim senseim, bu konuda beni şoka sokan bir tespit yapmıştı bir zamanlar ve bütün sunumum bu bişeyi bişeye benzetme sanatıyla beraber, sanki yukarıdan bir güç tarafından inanılmaz bir hızla ellerime yazdırılmış ve bitivermişti. Örnek olması açısından paylaşıyorum: Sigorta işi konuşurken ve bu sigorta işiyle ilgili çok "insightful" - tüketiciyi / adamın derdini, en iyi ben anladım, hem de onu doğru anlattım amaçlı bir sunum için hazırlanırken, "Sigorta işi, lastik işi gibidir" demişti. Bende aynı anda 128 tane ampül yanmıştı. O an bir anda, kime ne soracağımı, hangi örneklere bakacağımı, hangi örneklere bakmayacağımı, ne hikayeler anlatacağımı filan hepiciiini bir anda çözüvermiştim. (Sigorta lastik ne alaka diyenleri, sıranın sonuna alıyoruz teşekkürler)

Bu konuda başka bir şey söylemeye gerek var mı? Net miyiz?
Ha.. Belki bir de şu söylenebilir..
Bu bişeyi bişeye benzetme sanatı çerçevesinde, ki bu bir sanattır arkadaş, aman diyim, yiğidin hakkını yemeyin, zekayla, çalışmayla olmaz her zaman, nadir bulunan bir doğal kaynaktır, ne diyodum?!?!
ha... bu sanat çerçevesinde bir de, bişeyi bişeye benzeterek sınırları genişletme ve daraltma pratiği vardır. Bu sanırım biraz daha master seviyesi bir çalışma... Küçük bir örnekle açıklayayım, anlayanlara advanced sertifikası göndereyim diyorum: Bu sigorta işinde, sınırları genişlettiğinde şuraya varırsın bu benzetmeden: "Biz aslında müşterilerimize, bize asla ihtiyaç duymayacakları, bizi asla görmeyecekleri bir dünya kurma işindeyiz." Uzatmıyorum? Anladın? Süper...


4) Ajansa gelmişim, işten bıkmışım, bana bir masal anlat babaaa, 
içinde bütün oyunlarım, kurtla kuzu olsuuuun, şekerle baaaaalll...
Bu ne demek...
Bu, adamı, rakamlara, grafiklere, okunması imkansız, tüketici algı indekslerine boğma demek.
Bu adamı hafiflet demek.
Onu başka bir diyara götür demek.
Inception'dan devam edersek, bir rüya gördüm desin adam...
"Ne güzel bir kız bana bunu anlatan..." "Ne yakışıklı çocuk" desin...
Mesmerization - var mı böyle bi laf? ben dedim oldu.
Bunun için de elimizdeki en güçlü silah ne, hikayeler!
"Hislerime tercüman oldun" dedirtecek,
karşımızdaki adamı kalbinden vuracağını bildiğimiz noktadan hareket eden hikayeler.
Hikayeleri ne için kullanacağız.
Sunuma başlamak için.
Vereceğimiz mesajı, amplify etmek için.
(Ayrı bir başlık olarak, ne mesaj vermek istiyorsun diye yazmıyorum. Artık onu biliyorsun herhalde diye düşünüyorum? Sen bilmiyorsan kreatifler bilmiştir, sana konuyla ilgili bir senaryo, bir ilan vermişlerdir diye varsayıyorum? Di mi?)
Mesajı adamımızın beyninde kocamanlaştırmak için...
Misal, adamımız futboldan anlıyorsa, epik bir futbol hikayesiyle berraklaşan bir mesaj...
Denizlere düşkünse, ucu bir yerden balıklara, okyanuslara dokunan, denizci olmakla açıklanan...
Anneyse, babaysa... Hayattan zevk almayı biliyorsa..
Filmden anlıyorsa.. Müzikten anlıyorsa..

Dersini çalış demek bu.
Adamını iyi çalış, onun kalbine dokunan yeri bil, hikayelerini ona göre seç demek...
Çünkü hikaye çok. Ama doğru hikaye hangisi onu bulmak mööhim.

5) Akıllarda ne kalsın istiyorsun?
Şimdi sunum bitince şöyle şeyler olacak...
Çok uğraşıp yaptığın yemeğin bir anda bitip, tatlı ne var diye sorulması hayvanlığı gibi..
Trafik başlamadan ben kaçayım, çok teşekkürler...
Benim kızı almam lazım, ben çıkayım, görüşürüz...
Şu telefona bakmam şart, daha sonra konuşuruz...
Karnım acıktı çok, şu cookie'lerden kaldı mı?
...gibi gibi...

Bu adamlar hızla dağılacaklar...
Bir sonraki toplantılara, evlerine, yemeklere, gezmelere...
Ama 10 dk ile 3 gün arası bir zamanda bu sunum akıllarına gelecek...
"Noldu lan şimdi / Neydi o" diyecek beyinleri bunlara...
Ne gelsin akıllarına o anda...
En başta niyet ettiğin, peşine düştüğün şeyin yanısıra...

Seçeneklerin şunlar olabilir:
"Just do it... Güzel laf ya.. hakkaten..."
"Whazzupp, hahaaa abi gerçekten komik bak hala gülüyorum"
"We try harder. Gerçekten... ben şahsen aynısını diyorum bizim elemanlara..."
"Toplu alınca ucuz oluyo, her güne bir fırsat sunuluyo... Bayaa iyi bir iş modeli hacı hakkaten..."
Daha saymaya gerek yok...

Bununla ne yapacaksın dersen de şu...
Bu senin sunumun merkezi.
Bu senin sunumunun everest tepesi...
Bütün yollar buna çıkmak, bütün inşaatlar bu yüksekliğe erişmek için yapılmalı o sunumda...
Her slide'ına soracaksın, bu ona nasıl hizmet ediyor.
Bu, onunla ilgili neyi ispat ediyor.

Aklında kalmasını istediğin şeyi yücelteceksin.
Parlatacaksın, cilalayacaksın.
Pedastale'a çıkaracaksın.
Bir an durup, bir adım geri atıp, onu alkışlatacaksın.



İşte böyle çekirgeeeeee....
Zamanla, çok çalışıp, çok daha iyi olacaksın.
Evet....
Ölmekte olan sanatım, "to powerpoint"deki sırlarım bunlardı.
Artık sır değil.
Güle güle kullan...
Pişman değilim.
Hatta arada bazen eğlencesine kullanıyorum, sunum munum yapıyorum.
Hatta isterseniz, sizin için de yapıyorum.
Bana şu adresten ulaşabilirsiniz:
powerpointtanrisi@gmail.com 


Bu yeteneğimin körelmesini kabullenemeyenlerdenseniz, beni kullanın.
Yoksa 2 sene içinde, god of spreadsheets olarak aranıza geri dönerim!
Bir kişiye bir yetenek yeter.
Lütfen destekleyin!


bye.
(:D)















2 yorum:

  1. "I am the Orson Welles of Powerpoint" http://www.mcsweeneys.net/articles/i-am-the-orson-welles-of-powerpoint

    YanıtlaSil
  2. Yeni yazilar ne zaman geliyor!!! Blog sahibi olmanin sorumlulugunu tasiyiniz lutfen :) O ne demekse...

    YanıtlaSil