27 Ekim 2014 Pazartesi

iyi niyetlerin suistimali - suicidal mode on!

(bu yazımız uzun zamandır bu bloga yazmayan, çünkü bu blogdan ebola bulaşacakmış gibi tırsan, bizzat beni, benim bu iflah olmaz 'gözlerimi açmazsam görmem, görmezsem olmamış sayılır' çocuksuluğumu AFERİİİİNLER eşliğinde, 

sanki fareler basmış, kapağını hiç açmazsam hastalık bulaşmaz sandığım bloguma hasret kalmama sebep salaklığımı kutlamak için yazılmıştır. 

ama bir yandan da ya allah diyerek çareyi yine yazmakta bulmamı sağlayan, iyi niyetimi suistimal ede ede beni intiharın eşiğine getirenlere allah razı olsunlar sizden / allah belanızı versinler bizden demek için yazılmıştır.

TAAAAM MI?!?!

o derece de sinirle yazılmıştır!)

eeyyyy sen kendini herkesin üzerinde gören, haklılıkların üstüste serilmiş döşekler gibi durduğu kulenin tepesinde ikamet ederken, bir küçücük haksızlık tanesini onca döşeğin altından kıçına batan diken gibi hisseden, çok idealist, çok bilen, her şeye bir cevabı olan ve kendini ifade yeteneğinin aşmışlığından ağız tadıyla bir kavga bile edilemeyen sen...

sen.

ben.

noldu yine?
insanlıkla anlaşamamışsınız.
yine kavga etmişsiniz?
ağzını yüzünü kırmışsın çocukların.
anaları aradı.
oynatmayacaklarmış artık seni, almayacaklarmış aralarına.
almayın dedim ben de.
müstehak.

seninle mi uğraşacağım?!?!

sen çok iyi niyetliymişsin, çok tatlıymışsın, sabrının sınırı yokmuş, arşlara erermiş, hep bir sukunet, hep bir altan alma, olgunlukta lider, zekada önder, yine elinden geleni yapmalar şampiyonu, sen nesin sen - gözlerim kamaştı yemin ederim aurandan! ışıl ışıl kımıl kımıl parlıyorsun orada, az bulunan hint kumaşının kadifelisi.

yine yaptın yapacağını.
yine hooop hayatından son bir haftada sonsuza dek eksilenlerin sayısı 3.
bu ne hız, bu ne şiddet, bu celal.
bu ne kapanmaz bir yara, bu ne kan, ambulannsss hastaneee, feryat figan.

sen adam olamazsın.
seeeen, hiçbir şey olamazsın.
aile olamazsın, ekip olamazsın, kahraman olamazsın, kazanan olamazsın.
hep küçük şeylere takılan, takıldığı yerden yerlere yuvarlanan, kolunu bacağını kıran, hesabın büyüğüne kafası hiç çalışmayan, hep küçük hesap yapmaktan sınıfta kalan sen.

senin küstüğün milyonların hiçbir tanesi senin neden küstüğünü bilmiyor.
küstüğünü bile bilmiyor.
merhaba salak tavşan.
bu da kocaman, yüce bir dağ.

sen mağrur mağrur yürü koridorlarda.
kimse anlamıyor. neyse ki.
anladıklarında da çok geç oluyor.

sen de sonuçta bir yerlere geldin bu hayatta.
kimsenin tam olarak sorunun sende olduğunu düşünemeyeceği kadar yükseldin.
bütün problemin sadece sende olduğunu sanıp rahatlamalarını sağlayacak kadar da düşmansın artık, o saflara karıştın.

sen artık iyi insan olamazsın.
sen artık kötüsün.
iyi insan olmaya çalıştıkça, beceremeyeceksin.
ya işler kötüye gidecek, ya insanlık.

sen tabii kendinde suç bulmayacağın için...
insanlıkla kavga etmeye devam edeceksin.
hıncını alamayan 5 yaşındakiler gibi ağzını açmadan gözünü patlatacaksın feleğin.
kimse nereden geldiğini anlayamadan öfkenin, parlayıp, söneceksin.
yanıp tutuşmuş kül olmuş ne varsa da çabucak ayağınla iteleyip gözünün önünden süpüreceksin.

o nasıl bir öfkeyse diyecekler.
bize çarpan kamyonun plakasını alan oldu mu da diyecekler.
şimşek mi çaktı, gözüm mü kamaştı da diyebilirler.
daha neler neleeeer.

bilmeyecekler.

iyi niyet tertemiz, berrak, kocaman bardak bir su çünkü.
her şeyi gösterir gibi yapıp, içini hiç göstermeyen.
çok lezzetli, çok doğal, pınarından, kaynağından şifası içinde bir hayat.
ama kimsede yok.
sende olanı bırak bir bakışta tanımayı.
sen yapıyorsun, ediyorsun da kim biliyor.
kim anlıyor.
alnına bir post-itle yapıştırıp gezsen belki.
"her şey bunlar buralar hep iyi niyet" desen belki.
hiç durmadan temcit pilavı gibi tekrar etsen.

ama yok.
yine de akıllarında kalmaz.
su bu. hafızalarda durmaz. akıp gider. uçar. buhar olur.
pratiklerinde olmadığından, hani artık şu gün şu coğrafyada iş de yapmadığından...
iyi niyet bir saatli bomba.
iyi niyet, merakından sırf, yabancı bir pipiye işaret parmağıyla yaklaşan küçük bir kız.
ona kimse gülmüyor.
onu skyorlar afedersin.
düzü, türkçesi bu.

iyi insanlar intihar ediyor sonra.
hep bu yüzden koçum, hep incelikler yüzünden.
tek taraflı kazandıran, sana hiç kazandırmadığından asil bulduğun o ince hesaplar yüzünden.

ye şu üzümden.
garson.
tüm ince hesaplar benden.
bu gece kapattık ispanyol meyhanesini.
içiyoruz.
sonunu biliyorsun.

ama biz bu gece de ölmüyoruz.
işimiz var hayatla.

o bakımdan hooop (tokuş) ---- (bir de masadan vuruş)

boğazdan aşağıya yumuşak iniş.

haydaaa....